MİRASIN REDDİ NEDİR?

ev resim.jpg

MİRASIN REDDİ NEDİR?

Mirasın reddi veya diğer adıyla reddi miras müessesesi; mirasçıların, muristen kalan hak ve borçların tamamını reddetmesi anlamına gelmektedir. Türk Medeni Kanunu'nun 609'uncu maddesinde açıkça belirtildiği üzere, mirasın kısmen reddi mümkün değildir. Bu nedenle, mirasçılar tarafından yalnızca borçların reddedilmesi söz konusu olmamaktadır.

Murisin ölümü ile birlikte tereke (muristen kalan hak, alacak, malvarlığı ve borçların tamamı) herhangi bir işleme gerek kalmaksızın hukuken mirasçılara geçmektedir. Bu nedenle, mirasçıların, mirası istememesi halinde, süresi içerisinde mirasın reddini talep etmeleri gerekmektedir. Aksi halde mirasçılar, tereke borçlarından ötürü kişisel malvarlıkları ile de sorumlu olacaklarından, terekenin borca batık olması halinde kendilerine yöneltilen alacak talepleriyle karşı karşıya kalabilmektetir. Bu noktada, murisin gerçek malvarlığı hakkında tereddüt ediliyor ise mirasın reddi talep edilmeden evvel terekenin güncel durumunun tespit edilmesi de mahkemeden talep edilebilmektedir.

TEREKENİN TESPİTİ NASIL TALEP EDİLİR?

Türk Medeni Kanunu'nun 589. maddesinde, hakimin tereke mallarının korunmasında gerekli önlemleri almasını öngörmektedir. Söz konusu hüküm uyarınca, mirasçılar, mahkemeden terekenin tespitini talep edebilecektir. Hakim kendiliğinden veya talep üzerine, gerekli delilleri toplayarak murise ait araç, ev, arsa, senet, ziynet eşyası gibi taşınır veya taşınmaz tüm mallarının tespit edilmesini sağlayacaktır. Bununla birlikte, mirasçılar tarafından terekenin tespitinden başka terekenin korunmasına ilişkin gerekli önlemlerin alınması da talep edilebilecektir.

“Tereke tespiti davaları delil tespiti niteliğinde olup, istihkak davası niteliğinde değildir. Bu nedenle mahkemece yapılması gereken iş terekeye ait olduğu bildirilen mal varlığı unsurlarını tespit edip deftere geçirmek, bunlardan muhafazası mümkün olmayanlar varsa satıp paraya çevrilmesini sağlamak ve menkuller için de para, döviz vb. varsa bunları tereke malvarlığı olarak bankaya yatırmak; altın vb. ziynet eşyaları varsa bunları tereke mahkemesi kasasına alıp kaydetmek; diğer eşyaları ise ilgilisine veya üçüncü bir kişiye yediemin sıfatıyla teslim etmek ve böylece tespit edilen eşyaları kararda göstermekten ibarettir.” (Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2016/6394E.2019/5096K., 11.6.2019 T.)

Terekenin korunmasına dair önlemler hukuki niteliği bakımından mirasın kazanılması yahut mirasçılık sıfatı bakımından maddi bir etkiye sahip olmadığından bu süre aşılsa bile paylaşmaya kadar her zaman istenebilir. Türk Medeni Kanununun 590. maddesinde yer alan bir aylık süre hak düşürücü süre olmayıp düzenleyici niteliktedir. Davacı mirasçı olduğundan terekenin tespiti ve korunması için defterinin tutulmasını istemesinde hukuki yararı vardır.” (Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2015/18247E. 2017/2270K., 23.3.2017 T.)

MİRASIN REDDİ NE ZAMANA KADAR TALEP EDİLEBİLİR?

Mirasın Hükmen Reddi

Mirasın reddi kanunda iki şekilde düzenlenmiştir. Bunlardan birincisi mirasın hükmen reddidir. Türk Medeni Kanunu'nun 605. maddesinde, yasal veya atanmış mirasçıların mirası reddedebilecekleri öngörülmüş ve maddenin devamında, murisin ölüm anında ödemeden aczinin açıkça belli olması veyahut resmen tespit edilmiş olması halinde, mirasın reddedilmiş sayılacağı kabul edilmiştir. Bu halde, mirasçıların olağanın dışında, kanunda sayılan davranışlar ile mirası kabul anlamına gelecek işlemler yapmaması şartı ile başkaca bir tespite gerek kalmadan, mirasın kesin olarak reddedildiği kabul edilmektedir. Mirasın hükmen reddi için bir tespit davası şart olmamakla birlikte, mirasçıların gelecekte muhtemel dava ve icra takiplerine karşı ileri sürebilmeleri için, mirasın hükmen reddedildiğinin tespitinin mahkemeden talep etmesinde de hukuki yarar olduğu söylenebilir.

''Davacının murisinin ölümünden sonra yasal yükümlülüklerini yerine getirerek veraset ve intikal vergisi beyannamesini vermiş olması, yasal süresi içinde verilmemesinin sorumluluk yaratacağı gözetildiğinde mirası kabul anlamında yorumlanamaz. Öte yandan, murisin ölüm tarihi itibariyle terekesinin açıkça borca batık olup olmadığı ve mirasçıların terekeyi kabul anlamına gelen işlemler yapıp yapmadıkları yeterince araştırılmamıştır. Mirasbırakanın hissedarı olduğu taşınmazın, mirasbırakana ait araçların değerlerinin ve borçlarının ölüm tarihine göre belirlenmemiş olması ve Esnaf ve Sanatkarlar Kredi Kooperatifine ve şirkete yapılan ödemelerin miktar, tarih, kim tarafından ödendiği ve icra tehdidi altında ödenip ödenmediğinin araştırılmamış olması doğru görülmemiştir. Ayrıca mirasbırakanın ölüm tarihinden sonraki hesap hareketlerinin davacı açısından terekenin benimsenmesi niteliğinde olup olmadığı da araştırılmamıştır. Davacılar vekilinin mirasın reddine ilişkin vekaletnamesinde özel yetki bulunmamasına rağmen bu eksiklik tamamlatılmadan yargılamaya devam edilmesi de doğru görülmemiştir. Mahkemece, belirtilen hususlar üzerinde durulmadan eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirmeyle karar verilmesi hükmün bozulmasını gerektirmiştir.'' (T.C.YARGITAY 14. HUKUK DAİRESİ E. 2016/16104 K. 2020/6246 T.15.10.2020)

Mirasın Gerçek Reddi

Mirasın gerçek reddi ise; üç aylık süre içerisinde mirasın reddinin mahkemeden talep edilmesi ile gerçekleşmektedir. Bu durumda, mirasçının süresi içerisinde usulüne uygun talebi üzerine mirasın reddedildiğine karar verilecektir. Söz konusu üç aylık sürenin, yasal mirasçılar için murisin ölümünün öğrenilmesi ile atanmış mirasçılar için ise murisin tasarrufunun kendilerine resmen bildirildiği tarihten itibaren başlamaktadır. Yasal mirasçılar, mirasçı olduklarını daha sonra öğrenmiş iseler, bu durumu kanıtlamak şartı ile süreleri öğrenme tarihinden itibaren başlayacaktır.

Mirasın reddine ilişkin üç aylık sürenin hak düşürücü süre olması nedeniyle hakim tarafından kendiliğinden dikkate alınacağı, süresinden sonra ileri sürülen taleplerin reddedileceğine dikkat edilmesi gerekir. Bununla birlikte, mirası reddetmeden evvel terekenin tespitinin talep edilmesi halinde, üç aylık sürenin işlemeye devam edeceğine dikkat edilmesi gerekmektedir.

Miras Hukuku, Türk Medeni Kanunu Dördüncü Kitap m. 495-682 arasında yer almaktadır. Söz konusu hükümlerin uygulama alanı çok geniş olup, somut olayın özelliklerine göre de hukuki süreçler değişkenlik göstermektedir. Hukuki bir uyuşmazlık halinde, sürecin sağlıklı yürütülebilmesi adına mutlaka bir uzmana danışmanızı öneririz. Yazımız ön bilgilendirme olması amacı ile hazırlanmıştır.

Faydalı olması dileği ile keyifli okumalar dileriz.

Av. Nurefşan İRDEMEZ