MEHİR SENEDİNİN HUKUKİ NİTELİĞİ

1636963906-bosanma-davalarnda-mehir-senedi-webp (1).webp

MEHİR SENEDİNİN HUKUKİ NİTELİĞİ

Mehir Senedi Nedir?

Mehir (Mehr), kelime anlamı olarak ''Ücret'' anlamına gelen; dini evlenme sırasında veya sonlanması durumunda evlenecek erkeğin, evlenecek kadına belirli bir para yahut malı verme taahhüdünü ifade eder. Mehir senedi,mehir taahhüdünün yazıya dökülmesi ile düzenlenen bir senet türüdür. Mehir senedinden kaynaklanan alacaklar ise, mehir alacağı olarak nitelendirilir. İslam Hukuku kapsamında mehir; mehr-i müeccel ve mehr-i muaccel olarak temelde ikiye ayrılmaktadır: Mehr-i muaccel akit anında veya nişanlanınca peşin ödenen mehirdır, Mehr-i müeccel ise bir kısmının veya tamamının ödenmesi belirli bir vadeye bağlanmış veya sonraya bırakılmış mehirdir.

Mehir Senedinin Geçerliliği Var Mıdır?

Mehir alacağı, modern hukuk sistemimizde yer almamakla birlikte, İslam Hukuku alanını ilgilendiren bir husustur. Bu nedenle, mehir alacağı Türk Borçlar Kanunu kapsamında açıkça düzenlenmiş değildir. Ancak, uygulamadaki varlığı ve örfi olarak günümüze kadar sürdürülmüş olması nedeniyle, hukukumuzda bir karşılık bulmaktadır.

Pozitif hukukumuzda mehir alacağı, bağlayıcı olarak 2.12.1959 tarih ve E. 14, K. 30 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ile yer bulmuştur. Anılan kararda mehir alacağının geçerliliği şu şekilde ifade edilmektedir: ''Türk Medeni Kanunu, evlenme sözleşmesi sırasında karı kocadan birinin diğerine bir mal veya para vermesini ya da vermeyi vaad edip bir süre ertelemesini yasaklamamıştır. Bu nedenle, eski hükümlere göre kurulmuş mehir, Medeni Kanun tarafından yasaklanmış bir hukuki ilişki olarak kabul edilemez.''

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 25.10.1965 günlü, 4557/5028 sayılı kararında: '' Mehr sözleşmeleri bugün de geçerlidir.'' Denilmekle, İslam Hukuku ile Modern Hukuk arasındaki farklılıktan doğan sorunlara çözüm bulunmaya çalışılmıştır.

Mehir Senedinin Modern Hukuktaki Yeri Nedir?

Mehir senedi, mehir alacağı gibi kavramlar, yukarıda da izah edildiği üzere, yürürlükteki hukuk sistemimizin bir parçası değildir. Ancak, hukuk dünyasından tamamen dışlanmış da değildir. Mehir alacağı, Yargıtay Kararları ile varlığı kabul edilen ve hukuk dünyasında sonuç doğuran bir alacak türüdür.

Mehir alacağı, İslam Hukuku açısından herhangi bir şekle tabi değildir. Geleneksel anlamda, imam nikahı esnasında damat, geline karşı bir miktar mehir vaadinde bulunmakla yükümlülük altına girer. Sözlü olarak verilmiş bu taahhüt modern hukukta bir geçerliliğe sahip değildir. Ancak, gerekli şartları taşıması halinde, mehir alacağının bağlandığı mehir senedi; Türk Borçlar Kanunu’nun 286. maddesinde düzenlenen bağışlama sözleşmesi veyahut duruma göre Türk Borçlar Kanunu’nun 288. maddesinde düzenlenen bağışlama vaadi sözleşmesi olarak kabul edilecektir.

Mehir senedinin bağışlama vaadi olarak kabul edilebilmesi için, bağışlama vaadi sözleşmesine ilişkin şartları karşılaması gerekmektedir. Bu şartlara göre; taraflar ehliyetli olmalı, sözleşme yazılı şekilde yapılmalı, sözleşme ahlaka ve kamu düzenine aykırı olmamalı, sözleşme konusu belirli veya belirlenebilir olmalı, sözleşme konusu satışı ve kullanılması yasak olmayan şeylerden oluşmalı ve sözleşme karşılıksız olmalıdır.

Mehir alacağının geçerliliği hususunda farklı görüşler mevcut olsa da, doktrinde genel kabul olarak, ''Mehir Alacağı'' kavramı, ''Başlık Parası'' kavramından farklı olarak, kadının ailesine değil de bizzat kadının kendisine verilmesi kararlaştırılan bir alacak olduğundan, ahlaka ve kamu düzenine aykırılık teşkil etmeyeceği kabul edilmiştir.

Mehir alacağının varlığından bahsetmek için bir diğer şart ise yazılı olmasıdır. Yazılı olmayan mehir vaadine dayanılarak herhangi bir talepte bulunulması mümkün değildir.Bağışlama vaadi sözleşmeleri dolayısı ile mehir senetleri adi yazılı şekil şartına tabidir.Bunun anlamı, tarafların aralarında yapacakları bir sözleşme ile geçerli bir senet oluşturmalarının mümkün olduğudur. ANCAK, dikkat edilmesi gereken husus, mehir senedi ile taşınmaz vaadinde bulunuluyorsa, o zaman taşınmaz satış vaadi hükümlerine göre mehir senedinin resmi yazılı şekilde yapılması, bir diğer anlatımla noterlikçe düzenlenmesi zorunludur.

Mehir Alacağı Ne Zaman İstenebilir?

Mehir, tarafların iradelerine göre evlenme anında peşin olarak verilebilir veya ileri bir tarih belirlemek suretiyle kararlaştırılabilir. Bununla birlikte, ileri bir tarihte verileceği kararlaştırılmış ancak belli bir tarih belirlenmemiş olabilir. Bu durumda, tarih belirlenmiş ise vadesi geldiğinde mehir alacağı muaccel hale gelecektir. Tarih belirlenmemiş ise; en geç boşanma veya taraflardan birinin ölümü ile muaccel hale gelecektir.

Mehirden Dönülmesi Mümkün Müdür?

Mehir senedine bağlı mehir alacağı, bağışlama sözleşmesi hükümlerine tabi olduğundan ötürü, şartları oluştuğu takdirde mehirin geri alınması da mümkündür. Türk Borçlar Kanunu'nun 295. maddesi uyarınca:''Bağışlayan, aşağıdaki durumlardan biri gerçekleşmişse, elden bağışlamayı veya yerine getirdiği bağışlama sözünü geri alabilir ve bağışlananın istem tarihindeki zenginleşmesi ölçüsünde, bağışlama konusunun geri verilmesini isteyebilir:1-Bağışlanan, bağışlayana veya yakınlarından birine karşı ağır bir suç işlemişse, 2-Bağışlanan, bağışlayana veya onun ailesinden bir kimseye karşı kanundan doğan yükümlülüklerine önemli ölçüde aykırı davranmışsa, 3- Bağışlanan, yüklemeli bağışlamada haklı bir sebep olmaksızın yüklemeyi yerine getirmemişse.'' Denilmektedir. Bu kapsamda, kadının eşine karşı sadakat yükümlülüğünü ihlal etmesi gibi durumlarda, verilen mehir, sebebin öğrenilmesinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süres içerisinde geri istenebileceği gibi taahhüt edilen mehir vaadinden de dönülmesi mümkündür.

Mehir Alacağı Üçüncü Kişilerden İstenebilir Mi?

Mehirden kaynaklanan borcun ifasının, üçüncü bir kişi tarafından yerine getirilmesi mümkündür. Bu durumda, mehir alacağı son bulacaktır. Bununla birlikte, mehir senedi ile doğrudan üçüncü bir kişi de borç altına girebilmektedir. Bu kapsamda, üçüncü kişi doğrudan bağışlama vaadi sözleşmesinin tarafı olacaktır. Bu durumda, mehir alacağı talebi borç altına giren üçüncü şahsa karşı yöneltilmek zorundadır.

Evlenecek erkek tarafından verilen mehir senedi, erkeğin ölümü halinde mirasçılarından istenebilecektir. Bu durumda da, mehir alacağı talebi, ölen erkeğin mirasçılarından talep edilebilecektir. Yine aynı şekilde, koşulları oluşmuş ise; ölen erkeğin mirasçıları da bir yıllık geri alma süresi içerisinde verilen mehirin iadesini sağ kalan eşten talep edebilecektir.

MEHİR ALACAĞINA İLİŞKİN EMSAL YARGITAY KARARLARI

Davacı-karşı davalı kadın tarafından boşanma davası ile birlikte evlenirken düzenlenen mehir senedi nedeniyle 101 adet cumhuriyet altınının aynen olmadığı taktirde bedelinin iadesi talep edilmiş, davalı-karşı davacı erkek tarafından evlenirken taraflar arasında mehir senedi düzenlenmediği iddia edilmiş olup, Küçükçekmece 6. aile mahkemesinin 2016/224 esas, 2017/408 karar, 07/06/2017 tarihli kararı ile tanık anlatımlarından bu şekilde bir mehir belgesi düzenlendiği ve 101 altın olarak belirlendiği gerekçesi ile mehiralacağı davasının kabulüne karar verildiği, davalı-karşı davacı erkeğin istinaf etmesi üzerine İstanbul Bölge Adliye mahkemesi 38. Hukuk Dairesinin 2018/397 esas, 2020/768 karar sayılı ilamı ile " dava konusu mehireşyalarının taraflar arasında senede bağlanmış olduğu öne sürülmesine karşın delil olarak sunulan senet imzalı değildir. Dolayısıyla kadın, erkeğin senette belirtilen yükümlülüklerini yerine getirmesi gerektiğini ve senede bağlı bir ziynet eşyası alacağı olduğunu ispatlamak zorundadır. Evlenme sırasında mehir senedi düzenlendiği konusunda kadının soyut tanık beyanlarının hükme esas alınması tek başına iddiayı ispata yeterli görülmemiştir" şeklindeki gerekçe ile mehir alacağı davasının reddine karar verilmiş, bu karar davacı-karşı davalı kadın tarafından temyiz edilmiştir.

Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” ifadesine yer verilmiştir.

Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir. Davacı kadın tarafından dava konusu mehir eşyalarının taraflar arasında senede bağlanmış olduğu öne sürülmesine karşın delil olarak sunulan senet imzalı değildir.

Dolayısıyla kadın, erkeğin senette belirtilen yükümlülüklerini yerine getirmesi gerektiğini ve senede bağlı bir ziynet eşyası alacağı olduğunu ispatlamak zorundadır. Davacı kadın mehir senedine dayalı alacak davasını gösterdiği diğer delillerle kanıtlayamamıştır. Ancak, davacı dava dilekçesinde açıkça yemin deliline de dayanmıştır. İspat yükü kendisine düşen ve davasını diğer delillerle kanıtlayamayan davacı tarafa, diğer tarafa yemin teklif etme hakkı hatırlatılıp, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 225 ve devamı maddelerindeki yeminle ilgili usul işlemleri yerine getirilip, gerçekleşecek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, davanın reddine karar verilmesi isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 05.11.2020, 2020/4902 E., 2020/5437 K.)

“Davacının dayandığı 25.9.1984 tarihli evlenmeden mütevellit verilen mehir senedi başlıklı belgede 1 göz oda 15 m2 yerin davacıya verileceği yazılıdır. Taşınmazın 13 parsel üzerinde bulunduğu ve tapulu olduğu açıktır. Tapulu taşınmazların mülkiyetinin naklini içeren sözleşmelerin Borçlar Kanunu 213 maddesi, Medeni Kanunun 634. maddesi Tapu Kanunu 26-27 ve Noterlik Kanunu 60. maddeleri uyarınca resmi biçimde yapılması şarttır. Dayanılan sözleşme haricen düzenlenmiş olduğundan geçersizdir. Bu sözleşmeye dayanarak mülkiyet devri yada bedel istenemez.” (YHGK 12.05.2004 tarihli 2004/13-292E. ve 2004/275K.)

''Taraflar arasında görülüp kesinleşen … 4. Aile Mahkemesi’nin 2010/953 E., 2012/844 K. sayılı kararında; tarafların eşit oranda kusurlu oldukları kabul edilerek tarafların boşanmalarına karar verilmiştir. Bu durumda, 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 295/2 maddesinde düzenlenen bağışlamanın geri alınması koşullarının gerçekleştiğinden söz edilmesi mümkün değildir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.''(3. Hukuk Dairesi 2017/16591 E. , 2019/2713 K.)

Yukarıda emsal kararlardan farklı uyuşmazlıklara ilişkin örnekler sunulmuştur, mehir alacağına ilişkin her uyuşmazlığın niteliğine göre inceleme ve araştırma yapılması gerekmektedir.Mehir alacağına ilişkin genel bilgiler verilmekle birlikte, somut olayın özelliklerine göre dikkat edilmesi gereken hususlarda profesyonel destek alınmasını tavsiye ederiz.

Av. Nurefşan İRDEMEZ