BOŞANMA DAVASINDA ORTAK KONUTUN TERKİNİN KUSURA ETKİSİ
Aile, toplumumuzun temel taşlarından biridir ve evlilik ile kurulur. Ancak, evli çiftler çeşitli sebeplerle evliliklerine son vermek isteyebilmektedirler. Bu durumda boşanma istemi ile mahkemeye başvurmaları gerekecektir.
Bazı evliliklerde, birliktelik boşanma istemi ile mahkemeye başvurulmadan önce katlanılmaz hale gelebilmekte yahut çiftlerden biri ortak yaşamın sürdürüldüğü konutu kendi isteği ile terk etmek isteyebilmektedir. Bu yazımızda, boşanma davası öncesinde ve dava görülürken ortak konutun terkinin olası sonuçlarını inceleyeceğiz.
Aile kurumu, nişanlanmadan başlayarak tüm aşamaları ile Türk Medeni Kanunu (TMK) ile korunmakta ve düzenlenmektedir. Kanun, bir adet genel, beş adet özel olmak üzere, altı adet boşanma sebebi saymıştır. (Boşanma sebeplerine ilişkin yazılar için bloğumuzda bulunan diğer yazılara göz atabilirsiniz.) özel boşanma sebeplerinden birini de terk oluşturmaktadır. Ancak, madde 164’te düzenlenen ve özel boşanma sebebi olan terk ile, yazımızda inceleyeceğimiz boşanma davasında tarafların kusur oranlarının belirlenmesi için kullanılabilecek ortak konutun terki farklı konulardır.
Taraflar, boşanma talebinde bulunduklarında, kanunumuzda yer alan boşanma sebeplerinden bir ya da birkaçının gerçekleştiğime ilişkin deliller sunmaktadır. Dosyada sunulan deliller ışığında mahkeme evliliğin devam edemeyeceğine karar verdiğinde boşanma kararı vermektedir.
Tarafların talepleri doğrultusunda boşanma kararına ek olarak maddi-manevi tazminat konularında karar verilebilmesi için tarafların evliliğin sonlanmasına etki eden kusurlarının mahkemece değerlendirilmesi gerekmektedir. Zira, madde 174 “kusursuz veya daha az kusurlu tarafın, kusurlu taraftan” maddi-manevi tazminat talebinde bulunabileceğini düzenlemiştir.
Boşanmaya sebebiyet veren kusurluluk hali, TMK madde 185’te yer verilen evlilikte tarafların hak ve yükümlülüklerine ilişkin şartların tarafların biri ya da her ikisi tarafından yerine getirilmemesi ile meydana gelebilecektir. Madde metni şu şekildedir;
“…Eşler, evlilik birliğinin mutluluğunu elbirliğiyle sağlamak ve çocukların bakımına, eğitim ve gözetimine beraberce özen göstermekle yükümlüdürler. Eşler birlikte yaşamak, birbirine sadık kalmak ve yardımcı olmak zorundadırlar…” Maddeden de açıkça anlaşılacağı üzere, birlikte yaşamak eşlerin evlenmekle üstlendiği bir yükümlülüktür.
Dolayısıyla, bu yükümlülüğü yerine getirmeyen ve ortak konutu herhangi bir geçerli sebep olmadan terk eden taraf, “kusurlu” olabilecektir. Örneğin ortada hiçbir geçerli sebep bulunmadan ortak konutu terk ederek fiili olarak ailesi ile yaşamaya başlayan ve ortak konuta uzunca bir süre gelmeyen eş, evliliğin yükümlülüklerine aykırı davranması sebebi ile kusurlu sayılabilecektir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken asıl husus, geçerli sebebin bulunmamasıdır. Zirak kanunumuz , ortak konutun terkinin kusur sayılamayacağı, ortak konutun terkini gerekli kılabilecek bazı halleri de TMK madde 197’de saymış bulunmaktadır.
“Eşlerden biri, ortak hayat sebebiyle kişiliği, ekonomik güvenliği veya ailenin huzuru ciddî biçimde tehlikeye düştüğü sürece ayrı yaşama hakkına sahiptir…”
Bu durumda, ortak konutu terk eden kişinin terk eylemi, fiziksel veya ruhsal bütünlüğü tehlike altında olduğunda yahut aile yaşamı veya aile bireylerinin mutluluğu tehdit edildiğinde artık kusur oluşturmayacaktır. Örneğin fiziksel şiddete uğrayan eşin, fiziksel şiddeti uygulayan eşinin bulunduğu evi terk etmesi kusur oluşturmayacaktır. Yine, sürekli olarak hakaret edilen, hor görülen eş, durum delillerle kanıtlandığında, ortak konuttan ayrı yaşaması evlilik birliğinin yükümlülüklerini ihmal ettiği anlamına gelemeyeceğinden kusur oluşturan bir terk durumunu oluşturmayacaktır.
Yine, madde 164, “Diğerini ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş sayılır.” hükmünü içermektedir. Buradan yola çıkarak söylemek gerekir ki ortak konutta yaşamaya devam eden eş, ortak konuttan diğer eşi uzaklaştırmış ve dönmesini de engellemişse “terk” eyleminde bulunmuş sayılmakta ve “kusurlu” bulunabilmektedir. Örneğin eşi işyerine gittiğinde kapı kilidini değiştiren ve anahtar vermeyip eve de almayan eş, her ne kadar ortak konutta kalmaya devam etse de terk eylemini gerçekleştiren kişi olacak ve mahkeme tarafından kusurlu sayılabilecektir.
Belirtmekte fayda vardır ki, ortak konutun terki eyleminin “kusur” oluşturup oluşturmadığı, somut olaya bağlı olarak mahkeme tarafından belirlenecektir. Mahkeme, bu konudaki kararını taraflarca sunulan delillere göre verecektir.
Evlilik birliği ve boşanma, aile hukukunu ilgilendiren hassas ve her ilişki için değişkenlik gösterebilen bir konudur. Yazımız bilgilendirme amaçlı olup ortak konutun terki ve boşanma hususuna ilişkin konularda bilgi sahibi olmak için alanında uzman avukatlardan danışma ve yardım alınması gerekmektedir.