BELİRSİZ ALACAK DAVALARI

gözlem1

HMK madde 107 ile davanın açıldığı tarihte alacağın miktarının yahut dava değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin davayı açan taraftan beklenemeyeceği ya da bunun imkansız olduğu durumlarda belirsiz alacak davası açılabileceği düzenlenmiştir.

ŞARTLARI

1. Dava Değerinin Davanın Açıldığı Tarih İtibariyle Belirlenebilir Nitelikte Olmaması

Madde gerekçesinde bu durum "Alacaklının bu tür bir dava açması için, dava açacağı miktar ya da değeri tam ve kesin olarak gerçekten belirlemesi mümkün olmamalı ya da bu objektif olarak imkansız olmalıdır. Açılacak davanın miktarı biliniyor yahut tespit edilebiliyorsa, böyle bir dava açılamaz. Çünkü, her davada arandığı gibi, burada da hukuki yarar aranacaktır, böyle bir durumda hukuki yararın bulunduğundan söz edilemez. Özellikle, kısmi davaya ilişkin yeni hükümler de dikkate alınıp birlikte değerlendirildiğinde, baştan tespiti mümkün olan hallerde bu yola başvurulması kabul edilemez." şeklinde açıklanmıştır. Belirsiz alacak davaları, bu noktada diğer bir dava türü olan kısmi davadan ayrılmaktadır. Zira kısmi dava açabilmek için talep konusunun bölünebilir nitelikte olması yeterli olup alacak miktarının belirlenebilir yahut belirlenemez olması önem arz etmemektedir.

2. Dava Dilekçesinde Belirsiz Alacak Davası Açıldığının Açıkça Belirtilmiş Olması

Belirsiz alacak davaları istisnai davalar olduğundan, davasını belirsiz alacak davası olarak açan kişi, bu hususu açık bir şekilde dava dilekçesinde belirtmek zorundadır. Dilekçelerde maktu olarak kullanılmakta olan “şimdilik .... kadar miktar için davamızı açıyoruz.“, “fazlaya ilişkin haklarımızı saklı tutuyoruz.“ vb. tabirler belirsiz alacak davası açıldığının kabulüne yeterli değildir.

Hukuk Genel Kurulunun 2023/485 Esas ve 2023/971 Karar sayılı ilamında da “Davacı belirsiz alacak davası açtığını dilekçesinde açıkça yazmak zorundadır, aksi takdirde “fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla” şeklindeki taleple açılan dava kısmi alacak davasıdır.“ denilerek bu hususa değinilmiştir.

Bununla birlikte davayı açarken açıkça belirsiz alacak davası olarak belirtilmeyen davalar kısmi dava olarak kabul edilecek olup duruşma esnasında belirsiz alacak davasına çevrilmesi de mümkün değildir.

Belirsiz Alacak Davalarında Zamanaşımı

Belirsiz alacak davasını diğer dava türlerinden ayıran bir diğer husus da dava tarihi itibari ile zamanaşımının dava konusu değerin tamamı için kesilmesidir. Bu noktada, ''miktar artırımı'' ile ''ıslah'' kavramları arasındaki farkı da izah etmekte fayda var. Bu tür davalarda alacak belirli hale geldiği anda, davayı açan taraf iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın, bir kez miktarı artırma hakkı bulunmaktadır. Islah ise bilindiği üzere iddianın genişletilmesi yasağının istisnası olarak kabul edilmekte olup usul hukukunda miktar artırımından farklı bir yere sahiptir. Yani bu iki kavramdan biri diğerini karşılamamakta olup belirsiz alacak davalarında miktar artıran taraf, ıslah hakkını kullanmış sayılmaz.

Belirsiz Alacak Davalarında Faiz

Tahsil talepli belirsiz alacak davalarında faiz başlangıcı, davadan önce temerrüt söz konusu değilse alacağın tamamı için (alacak belirli hale geldikten sonra artırılan kısım da dahil) dava tarihidir.

İşçilik Alacakları Yönünden Belirsiz Alacak Davası

Belirsiz alacak davalarında en fazla uyuşmazlığın işçilik alacakları yönünden yaşandığı aşikardır. Yargıtay içtihatlarında hangi işçilik alacaklarının belirsiz alacak davası olarak açılabileceği noktasında halen bir birlik bulunmamakla birlikte, kanımızca bu birliğin sağlanması da mümkün değildir. Zira her somut olay kendi içinde değerlendirilerek hukuki uyuşmazlığın belirsiz alacak davasına konu edilip edilemeyeceği belirlenecektir. Böyle bir durumda kesin kurallar ile söz konusu sorunun giderilmesi beklenilemez. İşbu yazımızda da işçilik alacaklarına yönelik olarak Yargıtay içtihatından örnek verilecektir.

Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 16.06.2014 tarihli, 2013/15167 Esas ve 2014/17279 Karar sayılı ilamında: ''...iş hukukundan kaynaklanan alacaklar bakımından baştan belirli veya belirsiz alacak davası şeklinde belirleme yapmak kural olarak doğru ve mümkün değildir. Bu sebeple iş hukukunda da belirsiz alacak davasının açılabilmesi, bu davanın açılması için gerekli şartların varlığına bağlıdır. Eğer bu şartlar varsa, iş hukukunda da belirsiz alacak davası açılabilir, yoksa açılamaz. Keza aynı şey kısmi dava için söz konusudur. Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında eldeki davaya konu somut olayın özellikleri dikkate alınarak belirsiz alacak davası yönünden yapılan değerlendirmede; Davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı şüphesizdir. Fazla çalışma, hafta tatili ve genel tatil alacakları yönünden, davacı haftada kaç saat fazla çalışma yaptığını, hangi hafta tatili ve genel tatillerde çalıştığını belirleyebilmekte ise de, hakimin hesaplanan miktardan hangi oranda takdiri indirim yapacağını bilebilecek durumda değildir. Bu nedenle fazla çalışma, hafta tatili ve genel tatil alacakları belirsiz alacak davasına konu edilebilir. Uyuşmazlık konusu kıdem tazminatı, ücret, asgari geçim indirimi ile yıllık izin alacağı bakımından; talep içeriğinden de açıkça anlaşıldığı üzere, davacı çalışma süresini, en son ödenen ücreti, alması gerektiğini iddia ettiği aylık ücret miktarını, hak kazandığı yıllık izin süresini ve kaç gün ücretli izin kullandığını, aile durumuna göre ödenmesi gereken asgari geçim indirimi tutarını, kaç aylık ücret alacağı olduğunu belirleyebilmektedir. Tazminat hesaplamasına esas alınacak aylık ücrete ek para veya parayla ölçülebilen sosyal menfaatleri de belirleyebilecek durumdadır. Taraflar arasında ücret miktarı tartışmalı ise de, salt söz konusu tartışmanın varlığı alacağı belirsiz hale getirmez. Bu halde kıdem tazminatı, ücret, asgari geçim indirimi ile yıllık izin alacakları, belirsiz alacak değildir. Dava konusu edilen alacakların gerçekte belirli alacak olmaları ve belirsiz alacak davasına konu edilemeyecekleri anlaşılmakla, kıdem tazminatı ile ücret, asgari geçim indirimi ve yıllık izin alacakları yönünden hukuki yarar yokluğundan davanın reddi gerekirken yazılı şekilde esasa girilerek karar verilmesi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.'' izah etmiş olduğumuz hususa değinilmiştir.

Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin tüm alacaklar yönünden belirsiz alacak davası açılabileceği yönünde kararlarına sıklıkla karşılaşılmakla birlikte, 17 Mayıs 2021 tarihinde Yargıtay 9. Hukuk Dairesi ile Yargıtay 22. Hukuk Dairesi birleştirilmesi yönünde karar alınmış ve bu bağlamda iki daire arasındaki görüş ayrılıkları giderilmiştir. Bu görüş ayrılıklarından biri de işçilik alacaklarında, davanın belirsiz olmasındaki kriterler idi. Bu kapsamda yukarıda okurlarımıza sunmuş olduğumuz kararda da olduğu gibi iş hukukundan kaynaklanan alacaklar bakımından baştan belirli veya belirsiz alacak davası şeklinde belirleme yapmak kural olarak doğru ve mümkün olmadığı; bu sebeple iş hukukunda da belirsiz alacak davasının açılabilmesi, bu davanın açılması için gerekli şartların varlığına bağlı olduğu yönünde ortak bir görüşe varılmıştır.

Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin önceki tarihli görüşünün 22. Hukuk Dairesinin görüşünden farklı olması sebebi ile, 9. Hukuk Dairesinin görüşüne güvenilerek açılan davalar bakımından, ilga edilen görüşün makul bir süre daha değerlendirmede olacağı; ancak bu tarihten sonra açılan davalarda 22. Hukuk Dairesi görüşünün benimseneceği de okurlarımıza hatırlatılır.

Bu yazımızda her ne kadar genel hatları ile belirsiz alacak davalarından bahsetmiş isek de bu konuda somut olaya göre değişen birçok husus bulunmakta olup hukuki sürecin daha sağlıklı yönetilmesi adına her zaman bir uzmandan yardım almakta fayda vardır.