MARKA TESCİLİNDE MUTLAK RET NEDENLERİ

Ekran Resmi 2022-12-03 10.26.03.png

Önceki yazımızda markanın ne olduğuna değindik. Bu yazımızda ise marka tescilinde mutlak ret nedenlerini ele alacağız.

Markanın sunmuş olduğu koruma haklarının kullanılabilmesi için markanın tescil edilmesi gerektiğinden* daha önce de bahsetmiştik. Markanın tescili hususu Sınai Mülkiyet Kanunu(SMK) kapsamında düzenlenmiştir. Ancak SMK, hangi markaların tescil edilebileceğini düzenlemek yerine hangi markaların tescil edilemeyeceğini düzenleyerek tescil edilebilecek işaretlerin sınırlarını geniş tutmuştur.

SMK, hangi durumlarda markanın tescil edilemeyeceğini mutlak ve nispi ret nedenleri olmak üzere ikiye ayırmıştır. Bu ayrım başlıca markanın tesciline itiraz edebilecek olan otoritelerin ayrımından gelmektedir.

Başka bir deyişle mutlak ret nedenlerinden birine bile sahip olan bir başvuru, TÜRKPATENT tarafından tescil edilemez olarak değerlendirilecek ve marka olarak tescil edilmeyecektir. Ola ki TÜRKPATENT değerlendirme aşamasında mutlak ret nedenini gözden kaçırdı ve marka tescil edildi ise bu markanın tesciline herkes itiraz edebilecektir. Ancak bir marka nispi ret nedenlerinden birini taşıyorsa, marka tesciline ancak ilgili kişiler itiraz edebilecektir. Nispi ret nedenlerine ilişkin yazılarımız için bloğumuzu takipte kalınız.

Mutlak ret nedenleri, SMK madde 5 ile düzenlenmiştir. Madde ilk olarak, önceki yazımızda detayları ile incelemiş olduğumuz markanın temel özelliklerinin düzenlendiği dördüncü maddeye dikkat çekmiştir. Madde dört kapsamında marka sayılamayacak işaretler marka olarak tescil edilemez. Madde dört hakkında bilgi almak için önceki yazımızı ziyaret edebilirsiniz.

Bir diğer kriterimiz ayırt ediciliğe sahip olmayan işaretlerdir. Ayırt edicilik kıstası SMK kapsamında ilk defa madde 4 kapsamında düzenlenmiştir. Marka hususunda SMK ve kanunun yönetmeliğinde oldukça geniş yer tutan ayırt edicilik unsuru, kanunumuzca tanımlanmış değildir.

Madde 5 bağlamında verilen ayırt edicilik aslen maddenin geri kalanında verilmiş olan bentleri de içine almaktadır. Zira ayırt ediciliğe sahip olmayan işaretler markanın tescilinin istendiği sektörde terim olarak kullanılan adlar ya da cins adları olabilir. Yine günlük olarak kullanılan ve halk açısından herhangi bir ayırt ediciliğe haiz olmayan bu sebeple marka olarak tescil edildiğinde diğer kullanıcılar açısından sürekli sorun yaratacak adlar ayırt ediciliğe sahip olmayan adlar olarak sayılabilir.

Burada kanun koyucu, tek bir kişi tarafın örneğin “kaşık” markasının tescil edilmesini uygun bulmamıştır. Bunun en büyük sebebi marka hakkı sahibinin gelecekte “kaşık” adını kullanacak herkese karşı marka hakkını öne sürerek bu hakkı suiistimal edebileceği ihtimalidir. Aynı durum cins ve terim adlarında da geçerlidir.

SMK madde 5, sonraki bentlerinde ayırt edicilik faktörüne dair spesifik alanlarda marka olarak tescil edilemeyecek adlara yer vermektedir.

Maddenin (c ) bendi şu şekildedir: “Ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirten veya malların üretildiği, hizmetlerin sunulduğu zamanı gösteren veya malların ya da hizmetlerin diğer özelliklerini belirten işaret veya adlandırmaları münhasıran ya da esas unsur olarak içeren işaretler.” Bu madde kapsamında sayılan özellikle kalite ve coğrafi kaynak belirten adlar, halk arasında yanlış bir kalite beklentisi yaratabileceği ve bu vesile ile halkı yanıltabileceği düşüncesi ile kanun koyucu tarafından marka olarak tescil edilemeyecek adlardan sayılmıştır.

Maddenin (ç) bendi, aynı mal ve hizmetler açısından kurum nezdinde marka tescili olan adlar ile aynı yahut bu adlara ayırt edilemeyecek kadar benzer adların tescil edilemeyeceğini düzenler. Örneğin, bir kıyafet markası olan “Cherry” adı TÜRKPATENT nezdinde önceki bir tarihte tescil edilmiş ve koruması devam ediyorsa, “Chery” şeklinde bu ada ayırt edilemeyecek kadar benzer bir ad kıyafet markası olarak tescil edilemeyecektir.

Maddenin (d) bendi ile (c ) bendi oldukça benzerdir. (d) bendi metni şu şekildedir: “Ticaret alanında herkes tarafından kullanılan veya belirli bir meslek, sanat veya ticaret grubuna mensup olanları ayırt etmeye yarayan işaret veya adlandırmaları münhasıran ya da esas unsur olarak içeren işaretler.” Madde kapsamında tekraren herkes tarafından kullanılan ve gerçekten bir ayırt ediciliğe sahip olmayan adlardan bahsedilmektedir. Örneğin yalnızca “Avukat”, “Doktor” ya da “Tıp” şeklinde bir marka tescil edilemeyecektir.

Maddenin (e) bendi “Malın doğası gereği ortaya çıkan şeklini ya da başka bir özelliğini veya teknik bir sonucu elde etmek için zorunlu olan veya mala asli değerini veren şeklî ya da başka bir özelliğini münhasıran içeren işaretler.” şeklindedir. Markanın vermiş olduğu korumadan yararlanmak her üreticinin hakkıdır. Aynı malı aynı şekilde üretmek zorunda olan diğer firmaların, tek bir firmanın önceki tarihli markası sebebi ile ürünlerini üretememeleri piyasada tek el yaratacağından kanun koyucu bu tür işaretlerin marka olarak tescilini yasaklamıştır.

Daha önce (c ) bendini açıklarken bazı işaretlerin halkı kalite ve coğrafi kaynaklar açısından yanıltacağını ve bu sebeple marka olarak tescil edilemeyeceğini belirtmiştik. Kanun, madde 5’in (f) bendinde bu hususa daha açık ve tartışmaya yer bırakmayacak bir şekilde yer vermiş bulunmaktadır. “Mal veya hizmetin niteliği, kalitesi veya coğrafi kaynağı gibi konularda halkı yanıltacak işaretler.” şeklinde düzenlenen (f) bendi, bu adların marka olarak tescil edilemeyeceğini net olarak belirtmiştir.

SMK madde 5, (g) ve (ğ) maddelerinde 20.03.1983 tarihinde Sınai Hakların Korunması Hususunda imzalanan Paris Sözleşmesi’nin 6. maddesine atıf yapmaktadır. Paris Sözleşmesinin 2. Mükerrer 6. Maddesi metni aşağıdaki gibidir.

Markalar: Devlet Amblemleri, Resmi Ayar Damgaları ve Devletlerarası Teşkilatların Amblemleri ile ilgili Yasaklar

(a) Birlik ülkelerine ait armaların, bayrakların ve diğer Devlet amblemlerinin, ve bu ülkelere kabul edilmiş olan resmi kontrol ve teminatı belirten resmi işaretler ve ayar damgalarının ve hanedan armacılığı bakımından taklitlerinin ticari markalar veya markların bir unsuru olarak yetkili makamlardan izin almaksızın kullanılması uygun önlemlerle yasaklamak ve tescili reddetmek ya da geçersiz kılmak hususlarında, Birlik ülkeleri mutabık kalmışlardır.

(b) Yukarıdaki (a) bendinde belirtilen hükümler, korunmaları için tesis edilmiş olan yürürlükteki uluslararası sözleşmelere konu olan armalar, bayraklar, diğer amblemler, kısaltılmış kelimeler vs. dışında, Birlik ülkelerinden birinin veya daha fazlasının üye olduğu Devletlerarası Uluslararası Teşkilatların armaları, bayrakları, diğer amblemleri ve isimleri vs. için de aynı derecede geçerli olacaktır.

(c ) Hiç bir Birlik ülkesi, bu Sözleşmenin o ülkede yürürlüğe girmesinden önce iyi niyetle elde edilmiş hakların sahiplerinin aleyhine olacak bir şekilde yukarıdaki (b) bendinin hükümlerini uygulamaya zorunlu olmayacaktır. Birlik ülkeleri, yukarıdaki (a) bendinde sözü edilen kullanmanın veya tescilin kamuda ilgili teşkilatlarla arma, bayrak, amblem, kısaltma ve isimler arasında bir bağlantı olduğu fikrini uyandıracak veya bu kullanma veya tescilin kamuda kullanıcı ile teşkilat arasında bir bağ olduğu şeklinde yanlış bir düşünce uyandıracak mahiyette olmaması durumunda söz konusu hükümleri uygulamak zorunda olmayacaktır.

Metinden de anlaşıldığı üzere üye ülkelerde, ülke ve uluslararası birliklerin bayrakları, armaları ve amblemleri marka olarak tescil edilemeyecektir. Madde 5 (ğ) bendi ise, yukarıda verilmiş madde içerisinde olmasa bile “kamuyu ilgilendiren, tarihi ve kültürel değerler bakımından halka mal olmuş diğer işaretler ile yetkili mercilerce tescil izni verilmemiş olan armaları, nişanları veya adlandırmaları içeren” işaretlerin de kanunumuzca marka olarak tescil edilemeyeceğini belirtmektedir.

Maddenin (h) bendinde dünya üzerinde bulunan herhangi bir dinin değer ve sembolleri içeren işaretlerin, (ı) bendinde ise kamu düzeni ve genel ahlaka aykırı işaretlerin marka olarak tescil edilemeyeceğini açıklamaktadır. Kamu düzeni ve genel ahlaka aykırı işaretler yasağı, bu değerler esasen zamana göre değişebileceğinden genel geçer yargılara hitap etmeli ve geniş kapsamlı bir şekilde değerlendirilmemelidir.

Madde metninde son olarak tescilli coğrafi işaretlerin marka olarak tescil edilemeyeceğine yer verilmektedir. Bunun sebebi de coğrafi işaretin işarete sahip ürünlerin kalitesi ve üretildiği yer hakkında insanlara bilgi vermesidir. Tescilli bir coğrafi işaretle aynı ada sahip bir marka şüphesiz ki tüketiciyi yanıltabilecektir.

Marka tescili ve koruması konulu geçmiş ve gelecek yazılarımıza da göz atmanızı tavsiye ederiz. Yazımızda mutlak ret nedenlerine ilişkin genel bir açıklamaya yer verilmiştir. Bu konu hakkında bilgi sahibi olmak için alanında uzman kişilerden danışma ve yardım alınması gerekmektedir.

(*) Tescilsiz marka koruması gelecek yazılarımızda açıklanacaktır.